Düşüncelerin yazıya dökülmesi zordur. Düşünceler harflerle somutlanamaz. Dilin ötesinde bir kulvarda bulunur ve bu yüzden dil yeterli kalmaz açıklamada. Gözyaşı, Çığlıklar ve acı bir tebessüm yardımcı olur harflere düşünceleri açıklarken. bu yüzden Yüzümü hayal et, yazımı yazarken gözlerim dolu. Yaş süzülmüyor Dicle misali yanaklarımdan fakat Kirpiklerim ıslak gözlerim kırmızı. belki şimdi daha anlaşılır olur harfler.

Sevmenin ayıbı olmaz. Akıllı insanlar buna direnirler ama kazanılacak bir savaş değildir bu. Ne kadar kılıç sallarsak o kadar saplanır kalbe hançer. Karşılığı olmayacağını anladığımız anda genelde aynı seçim yapılır. Unut ve devam et. Aslında bunu gerçekleştirebilen insanlar mevcut. Azlar tabii ki ama mevcut. Fakat biz aptallar unutamayız. Aklımızda güzel bir anı olarak kalması gereken şeyi hayatımızın odağına koyarız. Her yol ona çıkar sanarız ama yanılırız. Biz o yolu dökeriz taa sevdiğimize kadar. her dökülen asfalt parçası yük olarak biner sırtımıza. Ne kadar yol yaparsak o kadar bozulur doğamız ve o yolda kullanılan ziftin arta kalanı sıcak bir kahve misali dökülür boğazımızdan.

Uğruna doğamızı bozduğumuz kişi de önemli tabii. Benimki duygulardan kendine oyuncak müzesi yapan bir kızdı. Ne kadar yol inşa etmemeye dirensem de binlerce yol ona çıktı. Tabii Rumet’ten eser kalmadı. Ailesi tanıyamıyordu artık onu. Arkadaşları ile dalgası geçiliyor ve gülünüyordu ama yatağa uzandığında kalbindeki hançer yarasının kapanmadığını bir tek o biliyordu. Ben hala özlüyorum seni. Her yanım beton yığını olsun, doğam bozulsun sıkıntı değil. Sen yanımda oldukça deniz manzarama gökdelenler dikilsin, gezi parklarım yıkılsın umrumda değil. Ziftimi yudumlarım ben sen bana gülümse yeter.