Biliyorum daha yeni ehliyet aldınız. Çok heyecanlısınız. Hiç bir filtre sisteminin olmadığı bir sınavı geçtiniz ve yetişkinliğinizi tasdikleyecek bir belgeye sahipsiniz. Babanızın aracıyla okula geliyorsunuz. Her şey çok güzel.

Bir, park etmeyi bilmiyorsunuz. Her gün eski taş binanın yanındaki ağaçlı yola bakıyorum. Herkes önüne yarım araçlık arkasına yarım araçlık boşluk bırakmış. 2 saniye daha gaza bassa herkes oraya 3 araç bile sığabilecek.

Hadi park yerlerini işgal ettiniz. Biz de gittik 100 200 metre öteye park ettik. Sorun değil.

Babanın aracı olduğu için mal senin gözünde değersiz olabilir. Aracı alan, sigortasını, kaskosunu yaptıran, benzinini koyan, bakımını yaptıran babanız olunca haklı yere siz sanıyorsunuz ki otomobilin bir rayiç bedeli yok, para birimi karşısında bir birimi yok. Herkesin sahip olduğu bir araç diye düşünüyorsunuz. Bu sebeple arabanızdan inerken sanki Alparslan’ın Anadolu’nun kapılarını açar gibi aracınızın kapısını açıyorsunuz ve yanda ki araçlara maddi zarar veriyorsunuz. Üstelik bir şey olmamış gibi devam ediyorsunuz. Sonuçta yandaki otomobilin sahibi de bir öğrencinin babası olarak düşünüyorsunuz