Bu korona günlerinde evde sıkılırken herkes hem en tatlı anısını, hem de en acı anısını ayrı ayrı yazsın. İsteyen yazsın tabii ama zaten anonim olarak yazacağınızdan istediğiniz gibi yazabilirsiniz.

Ben başlıyorum.

En acı anım;

2012 – 2015 yıllarında akıl hastanesinde kaldım. Tabii tüm o sürede değil. 9-10 günden yaklaşık 6 defa yattım parça parça. O zamanlar tuhaftım iyicene. Kendi isteğimle de yattım. Orada kaldığım zamanlardan hatırladığım çok şey yok ama kötü şeylerden birkaç şey aklımda. Yazmayacağım. Kimsenin oraya düşmesini istemem ama genel olarak bu tarz hastaneler tıklım tıklım. Ülkenin normallik döngüsünü tahmin edebilirsiniz yani. Dışarıda normal görünen biri de bir deli olabilir anlayacağınız. 🙂

En güzel anım;

Çocukluğum genel olarak güzel geçti. Ben matematik dışında zeki bir çocuk değildim fazla. Hayatı sorgulayan Filozof Atakan gibi değildim. Oyun oynardım, sevgi isterdim, okuluma gider, sıradan bir çocuk gibi dersimi dinlerdim. Şu sıralar maddi durum olarak çok iyi durumdayız ama o zamanlar vasattık. Babam bana pedallı araba almıştı. Pedallara basa basa içine oturup gidiyordum. Akülü araba alacak paramız yoktu ama o gün o kadar mutlu olmuştum ki babamı sevdiğimi hatırladığım nadir anılardandır. Bu da başka bir detay tabii ki.

Ergenlikten sonra hayatı sorgulamaya başlayan, o zamana kadar hiçbir şeyi sorgulamayan ben sorgulamazken çok mutluydum. Keşke yine öyle mutlu olsam. Keşke. Siz de hayatı sevdiğiniz anıları anlatın. Siz de hayattan uzaklaştığınız anılarınızı da anlatın. Hatta sadece olumlu anıları anlatmak isterseniz de olur.