Geçenlerde internette gezinirken Gürkan Gencin sitesine rastladım. Kendisi 10 senedir bir bisikletin üstünde dünyayı geziyor. Dile kolay 10 sene. Bir düşünsenize geride bıraktığınız insanların eskisi gibi olmadığı gerçeğiyle nasıl yüzleşeceğinizi. Tüm sevdiklerinizin dünyanın diğer tarafında olduğunu, başınıza bir şey gelse yardım edemeyecekleri gerçeğini. Adam karlı yollarda da bisikletini sürmeye devam etmiş çöllerde de. Bazen gittiği şehirlerde 1 hafta kalıyor bazen 1 ay kalıyor. Heh bir nevi paşa gönlü ne isterse o oluyor. Gittiği yolun kanıtını da yol bilgisayarı sayesinde sağlıyor. Maceralarını blog sayfasında da fotoğraflarıyla samimi bir dille anlatması da cabası. Daha önceden Türkiyeden Japonyaya kadar bisiklet sürmüş zaten oradan tecrübeli. O yolculuğunun yazılarını da sitesinde bulabilirsiniz.

Herkesin hayalleri vardı değil mi böyle? Dünyayı görmeyi kim istemez ki zaten? Acaba ne kadar kişi hayallerini gerçekleştirebiliyordur? Kaç kişi hayalleri uğruna her şeyi bırakmayı göze alıyordur acaba? Ve kaç kişi bu uğurda duvara tosluyordur? Heh herkes mucizeleri sever. Başarısızlıkları hiç kimse görmek, duymak istemez. Kanseri yenen her küçük çocuk haberinin altında binlerce ölü çocuk yatar sonuçta. Ben… üzgünüm. Eskiden mucizelere inanırdım. Başarısızlıkları görmezdim, bir nevi önemsemezdim. Görmediğim bir duvar sonucu biraz alaycı bakar oldum bu hayata. Heh neyse neyse.

İnsanın kendi gerçeğini bulabilmesi için hayatında bir kez bile olsa yolculuğa çıkması lazım. Bende bir gün o yolculuğa çıkacağım. Heh bir gün. O güne kadar kendimi bir şey hissetmeyecek duruma getirene kadar uyuşturacağım sanırım. Bu farkındalıktan bir an önce kurtulmak istiyorum.