Sürekli bakıyorum sana, gözlerinin ta içine bakıyorum. Bazen fark ediyorsun beni, gözlerimi kaçırıyorum. Seni gülerken izliyorum, arkadaşlarınla konuşurken, derste sıkılırken, sabah 9 derslerinde uyurken izliyorum.. Bazen özellikle seni görebileceğim şekilde oturuyorum derste. Whatsapp’tan fotoğrafına açıp bakıyorum arada, durumun gözükmüyor kayıtlı değilim sende sanırım. Biliyorum bakmazsın bana, ama engel olamıyorum kendime affet beni. Selam vermiyorum sana denk geldiğimizde ya da gülümsemiyorum, çünkü arkadaş olmak istemiyorum seninle. Aramızda bundan ötesinin olmayacağını bile bile arkadaş olamam seninle. Acınası haldeyim, sana vaad edebilecek hiç birşeyim yok, kendime kızıyorum. Keşke, keşke durdurabilsem kendimi, keşke engelleyebilsem içimdeki hastalıklı takıntıyı. Sen bilmiyorsun ama o bir anlık göz göze gelmeler bana uykuya dalmadan önce hayal edebileceğim bir dünya olarak dönüyor. Ne önüne geçebiliyourum bunun ne adını koyabiliyorum. Hiç tanımadığın, hiç doğru düzgün konuşmadığın, merhabanın dahi olmadığı birine neden bu kadar ilgi duyarsın ki? Anlayamıyorum gözlerinde, gülüşünde, bakışında, saçlarında, yüzünde beni çeken bişeyler var.